807 yılında Abbasi Halifesi Harun Reşit döneminde Frank Kralı Karl'mana gönderilen ve su ile çalışan mekanik bir saat hediye edilmiştir. Lakin bu saatin çalışma düzeneği anlaşılamadığı için içindeki cinleri keşfetmek amacıyla söküldüğü rapor edilmektedir. Yine 949 yılında Konstantinopolis’i ziyaret eden Liud Prand imparatorun asansörle hareket eden tahtının yanında mekanik teknoloji ile çıkartılan sesler, dirilen ve hareket ettirilen aslan ve çeşitli kuşlara ait olan robotları algılamakta güçlük çekmişti ve bu teknolojik gösteriyi büyücülük olarak tanımlamıştı.
29 Mayıs 1453 Türkler Konstantiniye'yi aldıklarında Hıristiyan dünyası ateşli silahları geliştiren bu yeni güç karşısında saygı ve endişeye kapılmıştır. İspanyanın güneyinden, Fransa'dan ve güney İtalya'dan atılan Müslümanlar bu defa Avrupa'nın doğu cihetinden daha güçlü bir teknoloji ile saldırıya geçmişlerdi.
İspanyada bulunan Müslümanlar Avrupa'dan çok daha önce gelişmiş ateşli silahlar kullanmakta idiler. Büyük Emevi İmparatorluğu kalıntısı olan Endülüs Emevileri 1331 yılında sultanları IV. Muhammet önderliğinde Orihvele ve Alicante kalelerine saldırdıklarında ağır bombardıman topları kullanmışlardı. Müslüman Emevilerin İspanyada kullandığı silah teknolojisi Kuzey Afrika'yı takiple Ortadoğu ve Osmanlıya ulaşmıştır. Memlüklüler tarafından 1350 yıllarında top kullanımına başlanmıştır. Özellikle 1360'lı yıllarda bölgelerinde etkin idiler. Osmanlılar 1364 yılında itibaren resmi kayıtlarında top kullandıkları yazılıdır. Karaman beyliğini ortadan kaldırmak için girişilen savaşlarda 1387 yılında top ve ateşli silahlar etkili bir şekilde kullanılmıştır. 1389'daki Kosova savaşında ise Sırbistan, Bosna, Hırvatistan ve Arnavutluktan oluşan koalisyon ordusunu kullandıkları toplar ile imha ettiler. Türklerin özellikle süvari ve hareketli piyadeleri ağır bombardıman toplarının gerekliliğini ortadan kaldırıyordu. Bu yüzden genellikle kale ve şehir kuşatmalarında topu yanlarında taşımakta idiler. Ancak Kosova ve Mohaç savaşlarında olduğu gibi topu hareketli hale getirmişlerdi ve develerin üzerine monte etmişlerdi. Küçük kalibreli ve develerin üzerinde her yöne manevra yapabilen toplar savaş meydanlarında Osmanlı ordusunun manevra kabiliyetini etkilediği gibi düşman safları üzerinde parçalayıcı bir etki oluşturmuştur. İslam devletlerinde Memlüklüler top teknolojisinden haberdar olmalarına rağmen bu teknolojiyi geliştiremedikleri gibi devam da ettirememişlerdir. Bunda Memlük ordusunun askeri sistematiği önemli rol oynamıştır. Memlük ordusunda asilzadeler ve ordu mensupları mutlaka süvari olarak görev yapmakta iken savaş esirleri ve köleler Memlük ordusunun piyade ordusunu oluşturmakta idi. Top teknolojisi yaya hareket etmeyi zorunlu kıldığı için siyahi kölelere terk edilmiş ve kölelerin elinde bir askeri sınıf teşkil ettiği için gerekli önem verilmemişti. Benzer bir durum savaş esirleri ve köle çocuklarında oluşturulan Yeniçeri Ocağı içinde söylenebilir. Yinede Osmanlı idari mekanizmasını Yeniçeri birliğini yegane düzenli askeri bir birim kabul etmesi ve bizzat sarayın ve sultanın muhafazasını temin etmeleri idari acıdan bu teşkilatın silah donanımını geliştirmek bizzat saltanatın mesuliyeti olarak algılanmış ve bu yüzdendir ki Yeniçeri birliğine sağlanan pistol ve arkebus gibi hafif ateşli silahlar sahra ve bombardıman topu gibi ağır ateşli silahlar sarayın himayesinde geliştirilmiştir. Osmanlının ağır bombardıman toplarında yaklaşık 500 kg ağırlığında mermiler ateşlenmekte, topların manevraları 60-140 öküz ve yüz insanın çabasıyla gerçekleştirilmekte ve doldurulmaları iki saat almakta idi.
Türk silah teknolojisinin Avrupa silah teknolojisi içerisindeki etkinliği ile ilgili Monleine bazı eserler kaleme almıştır. Ancak bu teknolojiye ait ilk somut örnek sultan Abdülaziz tarafından 1867 yılında Kraliçe Viktorya'ya hediye edilen 14 yy ait bir Türk topudur. Bu top Londra kulesinin tepesinde sergilenmektedir. 18 ton ağırlığında olan bu top Türklerin imal ettiği top değildir. 1537 yılında Osmanlılardan Portekizlerin ele geçirdiği Lizbon askeri lisesinde sergilenen Osmanlı tarafından Bizans da yapılan 19 ton ağırlığındaki top da kayda değer büyüklüğe sahiptir. Türklerin bu devasal topları imal edebilmeleri geniş bakır yataklarına sahip olabilmelerindendir. Ayrıca bakır madenini işleyecek çok sayıda köleye de sahiptir. Baron Tatot, Türkleri büyük kalibreli toplar üreterek bu teknolojiyi geliştirdiklerini hafif kalibreli top teknolojisini ihmal ettiklerini kaydetmektedir.
Bütün bu gelişmeler bizlere gösterir ki askeri teknoloji sadece bir toplumun etkisi ile değil hatta ve hatta sadece askeri alandaki gelişmeler ile de olmamıştır. Her alandaki bilimsel ve teknolojik gelişmelerden de faydalanılarak askeri alanda savaşların kaderini değiştiren hatta bazı zamanlarda da savaş yapılmadan caydırıcı bir güç olarak kullanılan gelişmeler yaşanmıştır. İçinde bulunulan dönemde etkin olarak kullanılan gelişmeler sadece o çağda kalmaması ve gecen süre içerisinde de kendisini yenilemek gereklidir. Yapılan bu yenileşme ve modernleşmede zaafa düşüldüğü takdirde caydırıcı gücünüz kaybolur ve üstünlüğünüz elinizden gider. Bu gelişim sadece askeri teknolojide olmamalıdır her anlamda gelişimini sağlayıp koruyan milli unsurlar her daim yöneten ve her daim hür bir mücadelede caydırıcı bir güç ortaya koymuş olur. Unutulmamalıdır ki savaşlar artık meydanlarda değil ta evimizin içerisinde gözle göremediğimiz bir sürü düşmanla yapılmaktadır.